Çölde Kaybolan Kumdan Kızın Hikayesi
Zamanlar ve zamanlar ötesinde, denizlerin taşıp da yedi kıtaları yemesinden evvel, kendine Kuili diyen bir kız varmış.
Aşağıdaki ve yukarıdaki çöllerde, herkes adını bilirmiş.
Bedeni kumdan yaratılmış, kumların diliyle konuşurmuş.
Yaşadığı çöl öyle kurakmış ki, rüzgâr estiğinde havada uçuşan kumların yarısı kadar bile kalabalık değilmiş.
Yerlileri oraya Uruge, yabancıları çöl, coğrafyacılarsa "üçüncü zamanda yüksek basınçtan kurumuş" derlermiş.
İçerisinde kervanlar ve göçebe kabileler dolanırmış.
Yirmi yedi yıl önce Kuili ikisinden birinde doğmuş. O doğduğunda, dinmemek üzere bir fırtına başlamış.
Yıllar yılı, rüzgârla beraber, o da dolanmış durmuş.
Bir sabah kendini çölün ortasında, hiç tanımadığı bir yerde, ailesinden uzakta bulmuş.
Ayağa kalkmış, etrafına bakınmış.
Kum tepeleri üçgen şeklindeymiş.
Demiş ki: Olsa olsa Uruge'nin ortasında olmalıyım.
Güneye doğru yürümeye başlamış.
Çünkü güneye yürüdüğünde ilk aşkı Yehwe'ye ulaşacağını umarmış.
Güneş batmaya başlayana kadar yürümüş.
Karşısına bir kabile çıkana kadar da devam etmiş. Büyük bir şans bu, diye seslenmiş kendisine.
O gece orada, onlarla kalmış.
Giderken hepsine selam ve sevgiler bırakmış.
Ve botlarını da
Orada, onlara bırakmış.
Daha kolay gezin, demiş. Çölün kumları tuzludur.
Gezin de yardım edin, yolunu kaybeden genç kızlara.
Benim gibi.
Ya da sizinkiler gibi.
Yardımlarınız için, sevgilerimi ve selamlarımı sunarım size, bir de bu yırtık botlarımı.
Çölde terletebilir, dikkat edin.
...
Sabah olunca yine düşmüş yollara.
Çölün sona doğru.
Yehwe'nin yanına.
Yorulmuş bin adım atınca,
Ve dönmüş durmadan, gün boyunca.
Sanki bir atlıkarınca.
O adımladıkça, güneş büyümüş tepesinde.
Sanki dişlerinin arasında sekiz mum varmışcasına.
Yıldızlar kaymış soğuk akşamlarda.
Susamış Kuili, iki bin adım atınca.
Ve mola vermiş bir vahada,
İki uzun boyunlu deve yaşıyormuş orada.
Gitmiyorlarmış hiçbir yere günler boyunca.
Oturuyorlarmış, öpüşüyorlarmış, uzanıyorlarmış boylu boyunca.
Susamış kız yaklaşmış suya, içmiş bir havuz yudum içinden.
"Ne yapıyorsun sen !" diye bağırmış develer.
Çılgına dönmüşler.
Başlarını okşamış Kuili, parmaklarını gezdirmiş hörgüçlerinde.
"Ne kadar da soğukmuş teniniz !" demiş kız:
Üşümüşsünüz siz !
Kıyafetlerini bırakmış onlara, içtiği suya karşılık olarak.
Sevgisini kazanmış yeni arkadaşlarının.
Sevgisini verince.
Aklını yorunca bir kez daha Yehwe'nin hayali, yeniden düşmüş yollara.
Karşısına çıkmış aylar sonra dev bir kumdan kale, çölün içerisinde bir mimari harika !
Göğe kadar yükselirmiş duvarları, yabancı rüzgârlar esmesin topraklarımızda !
Koruruz biz sizleri, uçuşmasın yabancı yeller kumlarımızda !
"Yehwe, rüyalarımın prensi, olsa olsa burada yaşar" demiş kumdan kız.
Prensesle tanışmış kaleye hükmeden, küçük bir kızmış o da daha.
Belinde hançeri, duvarında kılıçları, elinde oyuncağı varmış.
Gülümsemekten başka bir şey bilmiyormuş.
Ne yabancı kumları, ne rüzgârı...
Oyun oynayalım mı ?
...
Kalede bir hafta kalmış Kuili,
Dinlemiş o sırada kulağına çalınan dedikoduları.
Yehwe
Yehwe
Uzun rüzgârların binicisi
Çölün kralı
Uğramış bu kalesine, iki yıl önce.
O geldiğinden beri, çok daha sertmiş geceler.
Daha parlakmış yıldızlar.
Bolluk doluymuş kumlar.
Ancak demiş kumdan kız, çabuk olursam yetişebilirim Yehwe'ye
Çölün kralına
Rüyalarımdaki prense
"Ancak çabuk ve zor bir yol olur bu önümdeki"
"Susarım, susarsam koşamam tüm zaman boyunca"
Kuili kaleye dilini bırakmış, nemli bir havluya.
"Susamam artık daha fazla"
...
İki hafta güneye gitmiş.
Yol büyümüş gözünde gittikçe.
Ama aşk bu.
Değer tam doksan bin adıma,
Ve tam otuz yıla.
Yaşlanmış kumdan kız, her bir adım attıkça.
Üşüdükçe ve yoruldukça...
Ancak bir gün gelmiş,
Çölün en son sonuna.
Çölün etrafı kum taşlarından surlarla kapalıymış.
Ufkun sonuymuş artık geldiği yer.
Belki umudun da.
Ancak düşünce içine ufak bir kurt, başını kaldırmış Kuili, hissetmiş içinde Yehwe'yi.
Surların üzerinde görmüş nöbet tutan okçuların sadaklarını.
Dili yokmuş o sırada ama öyle bir esmiş ki rüzgâr kalbinde, kumlar dil oluvermişler ona.
Bağırmış tüm duygularıyla:
Yehwe'yi arıyorum, nerede o, onu gösterin bana !
Duymuşlar sesini, okçular.
Kapısını göstermişler ona, çölün.
Ufak ufak gülümsemişler içlerinden.
"Kapıdan geçmek istiyorsan,
İnsanlığını ve güzelliğini bırakmalısın bize.
Kızıl saçlarını bayrağımız yaparız.
İnsanlığını süreriz oklarımızın ucuna,
Merhametini kullanırız."
"En soğuk gecelerimizde,
Sereriz güzelliğini ateşimize,
Onunla ısınırız."
Kuili onlara güzelliğini ve insanlığını bırakmış.
Rüzgâr öyle kırılmış ki, bir daha esmemiş ona.
Kumların dilini unutmuş hemen o anda.
Çölün kapıları ardına kadar açılmış.
...
Orada görmüş,
Bütün endamıyla Yehwe'yi.
Çöllerin kralını,
Rüyalarının prensini.
Koşmaya çalışmış ona,
Botları yokmuş.
Takılmış ayağı keskin taşlara, olmuşlar paramparça.
Ona seslenmek istemiş.
Dilini bulamamış kumdan kız.
Etkilemek istemiş onu, güzelliğiyle.
Yüzünü bulamamış.
Göz yaşları şımarmış.
Düşmüşler kapkara toprağa.
...
Ağladıkça kumdan kız, çamur olmuş göz yaşları sonunda.
Öyle sert düşmüşler ki bir anda,
Duymuş sesini Çölün Kralı.
Yerdeki göz yaşlarının.
Hemen gelmiş, Kuili'nin yanına.
"Kraliçem olur musun benim,
İçli içliydi ağlamaların,
Dayanamıyorum ben hiç sana."
Kuili bakmış aşkının gözlerine,
Sallamış kafasını aşağıya yukarıya.
Ah Kuili, çöllerin kraliçesi oldun sonunda.
Rüyalarının prensinin yanında.
Tutmuş ellerinden Yehwe, kaldırmış ayağa.
Sarılmış ona
Ve fısıldamış sessizce kulağına
"Benim kraliçem esmelidir her yerinde çölün.
Hissedilmelidir acısı kuzeyin en ucunda,
Kalelerde ve vahalarda.
Kraliçem, toprakların seni bekliyor"
Kuili gülümsemiş
O an fark etmiş.
Önce saçları dönüşmüş, sihirsiz, tuzlu çöl kumuna.
Sonra kafası,
Ardından göğüsleri,
Gövdesi, bacakları ve ayakları...
Kapısı açılmış Urugenin.
Çekmiş kollarını Yehwe ve dönmüş arkasına.
İlk rüzgârla karışmış Kuili acı kumlara.
Ve çöl en az üç adım yükselmiş.
Kuili, son kraliçemiz.
Sonsuza kadar çöllerinde esecek.
Yehwe'ye kavuştu.
Gönlü her gün kum fırtınaları koparacak.
Yehwe'yi arayan bütün genç kızları engellemek için.
Sonsuza kadar.
29 Nisan 2020
Ahmet Efe Uslu
"Gülüşü, çölün ortasında bir su kaynağı gibiydi benim için."
YanıtlaSil"Ama aşk bu.
SilDeğer tam doksan bin adıma,
Ve tam otuz yıla.
Yaşlanmış kumdan kız, her bir adım attıkça."
❤️
YanıtlaSil