Hayatınızın En Güzel Anını Tekrar Yaşamak İster Misiniz ?



HAYATINIZIN EN GÜZEL ANINI TEKRAR YAŞAMAK İSTER MİSİNİZ ?
                                                                                                              ANI TEC.
Neon tabelayı gördü. Birkaç aydır, yaşadığı şeyleri teker teker düşündü.
Kurduğu şirket batmıştı.
İnanıp güvendiği, hayatı boyunca seveceğine yemin ettiği eşiyle araları kötüydü. Sevgisinin artık tükenmekte olduğunu düşünüyordu.
Üç gündür, yalnızca konserve bezelye yiyordu; tütünü de bitmek üzereydi.
Elini deri, eski cüzdanına götürdü. Sükunetle cebinden çıkardı, içini açtı. Tamı tamına elli dolar.
Parayı, var olan tek eliyle sıkıca tuttu.

Kara bulutlarla kaplı gökyüzünden düşen, en az yarım saat önce başlamış yağmurun damlaları, gökdelenlerin uzun lacivert camlarından aşağı kaydılar. Neon tabela, daha çok ıslandı. Kırılan mor ışık huzmeleri adamın gözlerine çarptı. Uzakta bir yere, yıldırım düştü. Gök, bir an aydınlandı ve sonra tekrar kapandı. Adam karşısında duran kapıdan içeri girdi.
Odanın ortasında, etrafı tamamen siyah duvarlarla kapalı küçük bir bölge ayrılmıştı. Etrafına bakındı. Çok kısa zaman sonra bir kadının narin ayak seslerini duydu, ve bundan daha da kısa bir zaman sonra da gelen kişinin yalnızca bir hologram olduğunu anladı. Arkasında dikilen kapı, kendi kendine 
kilitlendi.

Sesini duyduğu kadını, kapının çarpma sesinden hemen sonra gördü. Arkada topladığı, uzun mavi saçlarının arasında, pembeye boyanmış teller de vardı. Normal bir insandan daha kısaydı. Gözleri derin bir kırmızıydı. Adamı süzdü, doğal olmayan, büyük bir gülümsemeyi yüzüne yerleştirdi.
''Anı Tec'e hoş geldiniz ! Burada bulunduğunuza göre, eski günlerinizden bir yolculuk düzenlemek üzere olduğunuzu da biliyorsunuz elbette. Hem de çok ucuz bir rakama ''
Sesi çok derinden, ama aslında hoparlörlerden geliyordu. Kadın gülümsemeye devam etti. Adam konuşmadı.

''Başlamadan önce bir kaç ufak şeyi belirtmeliyim'' dedi kadın.
''Cihazımızın kalıcı psikolojik hasarlar bırakma olasılığı çok düşük oranda da olsa mümkündür. Ayrıca, eğer kötü bir ruh hali içerisindeyseniz, risk artar.  İradeniz yeterince güçlü değilse, bağımlılık yapma ihtimali vardır. Tüm bunlar, edindiğimiz tecrübeler sonucunda ulaştığımız sonuçlardır. Firma olarak hiçbir olası sonucun oluşturacağı hasarı kabul etmiyoruz '' diye konuştu. 
''Ücret elli dolardır. Ve çıkışta ödersiniz'' dedi.
''Güvenliğiniz ve gizliliğiniz için tüm kapılar kapatıldı. Ve eğer tekrar izlemek isterseniz diye, içeriye girdiğinizde videoya alınacaksınız''
''Bunları bir önceki sefer de dinlemiştim'' diye konuştu kendi kendine.
Kadın, adamın birkaç adım önünde yürüdü. Kısa bir süre sonra, hologram yürümeyi kesti. Odanın kapısının önündeydiler.
''Başlamadan önce, eğer sakıncası yoksa, elinize ne olduğunu sorabilir miyim ?''
''Yalnızca, hatırlamak istemediğim kötü bir anı'' dedi adam. Ve şakası dolayısıyla hafifçe gülümsedi.

''Anlıyorum.  İçeride onun için endişelenmenize gerek yok. Gittiğiniz yerde, elinizi tekrar kullanabileceksiniz. Eskisi gibi onu hissedeceksiniz. Cihazımızın bir özelliğidir bu'' dedi zorlama bir şekilde, ve gergince sırıttı. Kapı, otomatik olarak aralandı. İnsan eliyle açılmazdı.
''Buyurun''
Son parasını buraya harcamasıyla, iyi mi yoksa kötü mü yapacağını düşündü. Hâlâ vazgeçebilirdi.
İçeriye girdi, kapı arkasından kapandı. Elini karşısındaki  siyah duvara koydu.
''Son olarak, yalnızca eski günlerinizden mutlu bir anı yaşamak zorunda değilsiniz. Eğer yapmaktan pişman olduğunuz bir şey varsa, o tarihi de simüle edebilir ve hatanızı, en azından sanal olarak geri alabilirsiniz''
''Hangi tarihe gitmek istersiniz ?''
''Savaştan önceye, 26 Şubat 2096'ya''

Duvarların üzerinde bulunan kapakçıklar açıldı ve içlerinden dokunaçlara benzeyen kablolar, havada süzülerek çıktılar. Hareketleri toprakta kıvranan bir solucan gibiydi. Nazikçe adamın alnına dokundular ve bir yılan gibi titreşerek eski yerlerine geri döndüler.
İlk önce, etrafı tamamen karardı. Daha sonra yavaş yavaş aydınlandı. Küçük odanın içinde, masmavi bir gökyüzü ve artık var olmayan kocaman yemyeşil ağaçlar doğdu. Adam, etrafına baktı. Daha sonra eksik elini hissetmeye başladı. Parmaklarını teker teker kıpırdattı. Bir kahkaha çıktı ağzından farkında olmadan.  Güzel bir havanın altında, eşini sevdiğini hissetti. İyi para kazandığı zamanları anımsadı. Üzerindeki smokini fark etti. Düğünündeydi. Üstünü yokladı. O zamanlar henüz yeni olan cüzdanında bin iki yüz elli doları vardı. Kuşlar cıvıldadı; çiçekler yeşerdi ve konuklar geldi.
Eşini gördü. Gülümsedi; gülümserken göz göze geldiler. Yavaş adımlarla birbirlerine doğru yürüdüler. Kalbi patlayacakmış gibi atıyordu. Hayatının kadını her zamankinden daha güzeldi ve, en önemlisi, onu sevdiğini hissediyordu.
Adımları hızlandı ve bir uyum içinde yaklaşmaya başladılar.
Adam koştu.
Kadın koştu. Gelinliği havada uçuştu.
Oda karardı.

''Telaşlanmayın lütfen. Düzeltiyorum'' diye konuştu kadın.
''Yine kontrolden çıktı'' diye bir ses duyuldu. Bu sefer başka bir yerden. Hoparlörlerden değil.
Oda yavaş yavaş aydınlandı. Ancak fazla değil. Soluk bir lambanın ışığı kadar ancak. Adam kendini, elleri ve bacakları bağlanmış bir şekilde, o çürük tahtadan yapılmış sandalyenin olduğu odada buldu. Gömleği, kan içindeydi. Omzuna saplanmış bir kurşun vardı. İçeriye, siyah gaz maskesi yüzüne yapışan asker girdi. Adam onu anımsadı. Asker onu hatırlamadı.
Duvardan testereyi aldı asker. Adamın elinin üzerine getirdi. Yavaşça, zevkle, ve maskesinin içerisinde boğuk kahkahalar atarak kesti. Odanın bir köşesine fırlattı.
Adam çığlıklar atıyordu.
Tüm vücudu, acı içinde yanıyordu. Baygınlık hissediyordu. Boğuk kahkahalar atan asker, maskesini çıkardı. Adam gözlerini kapatmıştı. Karşısındakinin yüzünü göremedi. Bağırdı.
Gaz maskesini çıkardı. Elin üzerine örttü.
''Söylesene'' dedi asker.
''Sesi çıkaran enstrüman mıdır, yoksa müzisyen mi ?'' güldü. Kahkahası netti.
''Biliyorsun, daha kolay sorulara da cevap verebilirdin''
''Durduramıyorum'' diye bir ses duyuldu, hoparlörlerden değil. Beyninin içinden gelir gibi.
Testerenin soğuk demirini, henüz var olan elinde hissetti. Gözlerinden bir kaç damla yaş süzüldü.
Asker, harekete geçti.
''Anıyı siliyorum'' diye bir ses duyuldu yine. Nereden geldiği bilinmeyen bir şekilde.
Oda karardı.
Ve daha sonra, yeniden yavaş yavaş aydınlandı. Şimdi kapkara bulutların kapladığı bir gökyüzünün altında, ıslanarak önündeki neon tabelaya bakıyordu.

28.02.2018
Kadir Uluca


                                                                                                                                                                                                                                                                                                                          








Yorumlar